Pages

12 Kasım 2011 Cumartesi

BİZDEN OLMAYANLARDAN NEFRET EDEBİLME REHBERİ -3-

MİLGRAM DENEYİ


Bu muhteşem / tiksinç deney ismini uygulayıcısı Stanley Milgram’dan alıyor.

Deney, Nazi soykırımını anlamak için yapılıyor. Yani insanlar nasıl olur da bu kadar gaddarlaşabiliyorlar. Teker teker alsan belki dünya tatlısı olan insanlar nasıl otoritenin gücüyle sapıtmaya başlıyorlar. Migram Deneyi yalnızca bunu değil ne yazık ki fazlasını da gösteriyor bize.

Çoluk çocuk demeden öldürüp, soğukkanlılıkla "ben sadece bana söyleneni yapıyordum" diyen ya da diyebilecek olan insanların, yani aslında hepimizin iç yapısını gösteriyor bize.

Deneyimiz bir adet “deney gözlemcisi”, bir adet “öğretmen” ve bir adet “öğrenciden” oluşuyor.

Yalnız aslında deney gözlemcisi ve öğrenci zaten deneyin bir parçası. Deney gözlemcisi olarak sert görünümlü bir biyoloji hocası oynuyor. Kurban yani öğrenci rolünü ise bu rol için eğitişmiş bir adama veriyorlar. Anlayacağınız deney sadece “öğretmen” için yapılıyor.
Öğretmen olacak deneklere “eğitimde cezalandırmanın öğrenmeye etkisini” araştıracaklarını söylüyorlar ve deneye öğrenci veya öğretmen olarak katılabileceklerini söylüyorlar.

Aslında her şey önceden ayarlandığı için kurada deneklerimize hep öğretmen olma seçeneği çıkıyor. (çünkü aslında bütün kura kağıtlarında öğretmen yazıyor)
Devamında öğrenci ve öğretmen birbirlerini duyabilecekleri ama göremeyecekleri ayrı ayrı odalara gönderiliyor. Deneye göre öğretmen yan odadaki öğrenciye sorular soracak, öğrencinin her yanlışında ona elektrik şoku verecektir. Ama her yanlışında elektrik şokunu 15 volt  daha artırarak vermesi gerekiyor.  

Deney öncesinde öğretmene 45 voltluk bir şok uygulanıp, nasıl hissettirdiği gösteriliyor. 

Gerçekte tabi ki öğrenciye elektrik verilmez, elektrik şoku sesi daha önce kaydedilmiş teypten verilir ama öğrencimiz bu iş için yetiştirilmiş aktör olduğundan her elektrik şokuna göre normal bir insanın davranacağı gibi davranır.

Mesela, 75 voltu yediği andan itibaren inlemeye, tuhaf sesler çıkarmaya; 150 voltta deneyden çıkmak için yalvarmaya; 180 voltta "artık acıya dayanamıyorum” diye bağırmaya başlıyor. En sonunda ise tamamen sessizleşiyor ve cevap vermemeye başlıyor.
Denek herhangi bir noktada deneyi durdurma isteğini ifade ettiği zaman kendisine aşağıdaki sırayı takip eden sözlü uyarılarda bulunuluyor:

Lütfen devam edin.

Deney için devam etmeniz gerekiyor.

Devam etmeniz kesinlikle çok önemli.

Başka seçeneğiniz yok, devam etmek "zorundasınız".

Yani anlayacağınız, rol yapan sert görünümlü deney gözlemcisi ve elektrik şoku yiyecek olan öğrencimiz ve  “acaba belli şartlar altında, hiç tanımadığı bir insana, zorunlu olmadığı halde en fazla kaç volt elektrik verecek” diye gözlemde bulunduğumuz öğretmen/denek var.


Deneyden önce psikoloji konusunda yüksek lisans yapan insanlarla bir anket yapılyor ve bu anket katılımcılarına göre bu deneye katılanların sadece birkaçının (%1) sadist olabileceği ve elektrik şokunun voltajını en yüksek seviyeye (450 volta) çıkabileceği öngörülüyor.

Deneyin sonucunda ise…

Deneye gelenlerden %65’ i (40 denekten 26’sının)  deneydeki en yüksek gerilim olan 450 voltu gördü. Hepsi deneyin bir noktasında durup deneyi sorguladı ama devam ettiler. Katılımcılardan hiçbiri 300 volt seviyesinden önce şok uygulamaktan tereddütsüzce vazgeçmedi.  Deneyin çeşitlemeleri daha sonra Milgram'ın kendisi tarafından ve dünya genelinde farklı psikologlarca gerçekleştirildi; sonuçlar birbirine yakındı. Bu çeşitlemelerle deneyin özgün sonuçlarının onaylanmasına ek olarak deney düzeneğindeki değişkenlerin etkileri de ölçülmüş oldu.

Maryland Baltimore Eyaleti Üniversitesi'nden Dr. Thomas Blass, deney tekrarlarından elde edilen sonuçlar üzerinde bir meta-analiz yürüttü. Bulgularına göre ölümcül gerilimler uygulayabilen katılımcıların oranı, yer ve zamandan bağımsız olarak dikkat çekici bir biçimde sabitti: %61 ile %66 arasında seyrediyordu.

Katılanlar arasında yapılan ankete göre katılımcıların %84’ü deneye katıldıkları için memnundu.

Evet yeryüzünde farklı yerlerde de gerçekleşen deneyin sonuçları hep aynıydı, yarımızdan fazlası, eğer bir otorite tarafından desteklenirse, karşısındaki insana ölümcül acılar verebilir. Bunun sadece eğitim görmemekle, köyde yaşamakla, Türk olmakla, Kürt olmakla, Ermeni olmakla bir ilgisi yok. Kendine otorite olarak seçtiğinin kim olduğuyla ilgisi var.

Ne de olsa insanları öldürürken, köyleri bombalarken, sivilleri katlederken, gaz odalarında buharlaştırırken, hep aynı şeyi yapıyorduk...

"Biz sadece bize söyleneni yapıyorduk."



Bir sonraki bölüm: - insan canavarlaşırken kendisini hangi yollarla kaybeder, ve neden topluluk içinde başımıza bir şey geldiğinde asla ve asla  “yardım edin” diye bağırmamalıyız.  -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder